Tarih
boyunca toplumların yaşam şekilleri, koşulları her dönem farklılık
göstermiştir. Başlangıçta yaşama bağlılık sonrasında toprağa bağlılık daha
sonrasında ise teknolojiye bağlılık gösterilmiştir. İşte tarihin nüfus bilinci bu bağlılıklar ile meydana gelmektedir. O zaman
gelin çağlar boyu tarihin ve toplumun bilincinin nasıl şekillendiğine bakalım.
Milattan Önceki Tarihin
Nüfus Bilinci
Milattan önceki toplumların
yaşayışları, politikası, ekonomileri gibi birçok yaşam değerlerini
eğitim-öğretim sistemimizde defalarca gördük. Ancak, toplumları birde milattan
sonrasına nazaran bakış açılarını incelemek gerekmez mi? Her toplum şüphesiz ki
bulunduğu çağın gereksinimlerini karşılayabilmek ve gelişebilmek adına çaba
göstermiştir. Milattan önce kılıca, topa veya tüfeğe çok ihtiyaç var mıydı? Bu
soruya belki de birden fazla cevap verilebilir. En basiti milattan x milyon yıl
önce dünya nüfusunun kalabalık olmaması bir rekabeti de körüklemiyordu değil
mi? Ne yakıt ihtiyacı ne toprak yetersizliği yani mevcut düzende toplumun
mücadele etmesini gerektirecek bir amaç yok. Böylece toplumun bilincinin sadece
yaşayış adına olduğu ortaya çıkıyor.
Milattan Sonra Orta
Çağın Nüfus Bilinci
Tarih bireylerden, onları
oluşturan toplumlardan ve toplumların oluşturduğu milletlerden meydana
gelmektedir. Birey olmazsa tarih olmazdı. Tarih kendi kendini yazabilir mi o
kalemi tutan el, o tarihi anlatan dil olmasaydı? Tarihin nüfus bilincinin en büyük yansıması olan orta çağ işte bu
açıdan kalemin tutulmaya başlandığı, dilin söyleme arzusunun meydana geldiği
bir tarih diyebiliriz. Nüfus arttıkça istekler, arzular ve en önemlisi
ihtiyaçlar artar. Bu ihtiyaçların artışı orta çağda artan nüfusa oranla bir
hayli fazladır. Bu fazlalık nüfusun artışıyla toplumların ayrışması, farklı
bakış açılarına sahip olmaları, farklı dinlere olan inanışların oluşmasında
önemli rol oynamıştır.
Yeni Çağın Nüfus Bilinci
Toplumun en karamsar olduğu çağ
yakın çağdır. Günümüzü şekillendiren ve belki de yüzyıllar boyunca
şekillendirecek olan bir geçmişe ve nüfus bilincine sahiptir yakın çağ. Arayışların
çağı diyebilir miyiz yakın çağ için? Nüfus yoğunluklarının en yerleşik düzene
geçtiği bir çağ demek oldukça mümkün. İnsandan çok toprağın değer kazandığı bir
bilinç.
Yakın Çağın Nüfus
Bilinci
Fransız ihtilali ile başlayan ve tarihin nüfus bilincinin acımasız hale geldiği bir çağ. Eğitim sistemimizde de bize öğretildiği gibi ham maddeye duyulan açlık ve bunun için feda edilemeyecek hiçbir şeyin olmadığı bir çağ. Tarihin teknolojiye duyduğu ilginin en büyük yansıması denilebilir mi? Bilinç ile bilinçsizliğin ayırt edilemediği, toplumun ya da insanın değil teknolojinin ve paranın değer gördüğü bir dünya.